6 Ocak 2010 Çarşamba

Thirty-hour day! No cut in pay!


Çalışma sürelerinin kısalması meselesi birçok cesur işçinin uğrunda hayatını feda ettiği bir ölüm kalım meselesi olarak bir asırdan fazladır işçi hareketinin en önemli taleplerinden biri oldu. 1825’in hemen başlarında Boston’daki marangozlar 10 saatlik işgünü için direnişteydi; 10 yıl sonra da New Jersey’deki Paterson’un çocuk işçileri
de 11 saatlik işgünü için. 1877’de beş Haymarket kahramanı bir sene önceki sekiz saatlik işgünü direnişinde komploya uğramış ve gösterilerde işlenen cinayetten dolayı suçlu bulunarak Chicago’da idam edilmişti.1 Mayıs işte bu tarihi çatışmayı yad eder. (a.g.y.)


General Motors’un Michigan’da bulunan karoser ve yedek parça fabrikası Flint’in işçi hareketi için önemli bir yeri vardır. Fisher-1 atölyesinde işçilerin kendilerini fabrikaya kilitleyerek giriştikleri ilk fabrika işgali olan Flint eylemi, işverenin grev süresince üretim araçlarını başka bir imalathaneye kaydırmasını engellemeye dayanan etkili bir direniş. Sendikal haklar için verilen bu mücadele sonucunda daha önce meşruiyeti resmen tanınmayan UAW (Birleşik Otomotiv İşçileri) sendikası üye sayısını 30.000’den 500.000’e yükseltebilmiştir. Aşağıdaki yazı bu efsanevi direnişin kısa hikayesini anlatıyor:

Flint İşgalinden 70 sene sonra

1937’deki Flint işgali sekiz anahtar talep etrafında organize edildi. İçlerinden biri tanındı: sendika hakkı. Kıdem hakları ve saatlik ücretler gibi diğer talepler ise bugünün otomotiv işçilerince kabul ettirildi.

Ancak aradan geçen 70 yıla rağmen Amerika’daki hiçbir sendikanın elde edemediği bir talep kaldı: altı saatlik gün!

1922’nin hemen başlarında, kömür madencilerinin genel grevi ile birlikte 30 saatlik iş haftası mefhumu doğdu. 1932’de, Büyük Buhranın ortasında bir anlamda milyonlarca işsizin işine geri dönmesi için hazırlanan Black-Connery yasa önergesi (işsizlik problemine karşı çalışma süresini haftalık 30 saate çekmeyi öneren yasa (a.ç.)) Amerikan Senatosuna sunuldu. Önerge çalışanlara 30 saatin üzerindeki mesailer için ödeme yapılmasını öneriyordu; ayrıca bir asgari ücret tespitini ve çocuk işçi istihdamının kısıtlanmasını da.

Amerikan İşçi Federasyonunun tutucu yöneticisi William Green bile önerge hakkında yoğun baskıda bulundu. Başkan Franklin Roosevelt’in öncülü Herbert Hoover’a göre umudunu yitirmeye başlayan işçiler, çalışma sürelerinin kısılması meselesinin gözardı edilemez hale geldiğini gösteriyordu.

Black-Connery önergesi Roosevelt’in desteğiyle senatodan geçti, ancak sonradan iş çevrelerinin baskıları karşısında desteğini geri çekti. Önerge, ince hesapların sonucunda mecliste reddedildi.

Tasarı bir kere işçilerin ufkunu genişletmişti ve bu haktan kolay kolay vazgeçmeyeceklerdi. 1934’te hem San Francisco kıyı işçilerinin grevi hem de genel tekstil grevi haftada 30 saatlik çalışma süresi talebinin sürdüğünü gösteriyordu. Diğer sektörlerdeki işçilerin 35 saat grevi 1930’lar boyunca sürdü. Akron lastik işçileri işlerinin gereği ve ağır çalışma şartları nedeniyle sadece altı saatlik vardiyalarla çalışıyorlardı. 1936’nın başında işgal eylemine başladıklarında, sekiz saatin üzerindeki çalışmaya karşı protestolara onlar da katılmış oldu.

1937’e gelindiğinde çoğu otomotiv işçisi yılın yaklaşık yarısını işsiz geçirmişti. Çalışmaya başladıklarında ise üretim bandındaki artan hız yüzünden fiziki ve mental olarak dayanılmaz hale gelen sekiz saatlik bir mesai yapıyorlardı. Yani şimdi fantastik görünen 30 saatlik hafta talebi o günün şartları dahilinde GM’in maaşlı köleleri için gayet doğaldı.
.....

Nihayetinde 1938’de, işveren tarafından fazla mesai için saatlik ücretin yarısı kadar ödeme yapmak kaydı düşülen ve 30 değil ancak 40 saatlik haftalık çalışma süresini tanıyan Adaletli Çalışma Standartları Kanunu meclisten geçti. Black-Connery’nin 1938 versiyonu öylesine sulandırılmıştı ki, o sırada hayatta olmayan William Connery’nin kardeşi tarafından, senatörün isminin önergeden çıkarılması istenmişti.
.....

Tüketimin Kutsal Kitabı

Şirket yöneticileri, işçilerin devasa şekilde popülerleşen kanaatlerini unutturmak için bir plan yapmak zorundaydı. 1927’de ekonomist Edward Cowdrick “yeni ekonominin ve tüketimin kutsal kitabı”nı öne sürdü. Fikir 1930’larda, 30 saatlik çalışma haftasına karşı bir denge ağırlığı olarak kuvvet kazandı. Plan piyasayı tüketim mallarına boğmak, metalara yapay ihtiyaçlar yaratarak onları elde etmek üzere uzun mesai sürelerine rıza oluşturmaktı. GM’den Charles Kettering “ekonomik refahın anahtarı tatminsizliğin yaratımını kurgulamaktadır” diyordu.

Cowdrick’in ilan ettiği “kutsal kitap”dan bu yana geçen seksen senede yüksek teknoloji devrimi üretim araçlarının hızını hayal edilemeyecek seviyede arttırmıştır. Bir otomobili üretmek için gerekli emek-zaman, işgal eylemlerine katılan bir bölümün (Fischer-1 otomobil yürüyen aksamına dair hiçbir üretim yapmamaktaydı ve bu da bir otomobilin üretim süresinin en az yarısı demekti a.ç.) yaptığı üretimin süresine kadar gerilemiştir. Otomasyon ve robotlaşma işgücünü 1970’lerin 1.5 milyonluk pik noktasının yarısının altına düşürmüştür.

Daha fazla boş vakit, otomasyonun boş vaadiydi. Aynen senatonun bir alt komitesinin hazırladığı 1965 projeksiyonlarına göre 20 yıl içerisinde 22 saat, 21.yy’da ise 14 saat olacak haftalık çalışma süresi gibi.
.....

Endişeli bir tıbbi kuruluşa göre işin sağlıkla ilgili boyutu da dikkat çekici. 1987 ile 2000 yıllarını kapsayan bir çalışma gösteriyor ki iş kazalarından kaynaklı tüm yaralanmaların yarısı 40 saatin üzerindeki mesailerde ortaya çıkmaktadır. Keza eve dönüş yolunda otomobil kazası riski de artmıştır. Fazla mesai, hipertansiyon riski 51 saatlik bir çalışma haftasında %29 artmıştır.

Bunun yanı sıra işçilerin sağlıklarının bozulması potansiyel olarak çevreye zarar veriyor: çalışmalar, fast-food tüketmeye olan eğilimin aşırı şekilde geri dönüşümsüz ambalaja yol açtığını gösteriyor.

Nihayetinde fazla çalışmanın zararlı etkilerinin iyi bir şekilde belgelenmesi kısa çalışma sürelerinin ekonomik avantajını tarifliyor. 1990’larda Fransa’da 35 saatlik hafta uygulamasının yerleştirilmesiyle yaklaşık 400.000 iş olanağı yaratıldı. 1988’de yapılan bir UAW (United Auto Workers) araştırması, eğer üç büyük otomotiv üreticisinin basit bir hareketle fazla mesaiye son verip haftalık çalışma süresini 40 saate çekerlerse 88.000 iş olanağı yaratılacağı sonucuna vardı.

1938’den beri çalışma sürelerinin düzenlenmesi konusunda bir tek yasal girişim dahi yapılmamıştır...

çeviri: azcalis

http://www.workers.org/2007/us/flint-0412/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hayatın Mekaniği