12 Nisan 2009 Pazar

Lafargue’ın Tembellik Hakkı üzerine…













Vedat Günyol’un tanımlamasıyla “kapitalist düzenin kıyasıya eleştirisi, devrimci yazının başyapıtı, sosyalizmin klasiği niteliğiyle, Komünist Manifesto’dan sonra, tüm Avrupa dillerine en çok çevrilmiş olma onurunu” taşıyan bu saldırı yapıtı, 1880’de Egalité dergisinde bölümler halinde yayınlandıktan sonra 1883’de kitap olarak basılmış. Paris’te günlük çalışma saatinin 10, taşrada ise 11 saat olduğu, 1848’de fabrika ve yapımevleri için toplu çalışma saatinin 12 olarak belirlendiği bir ortamda birilerinin tembellik hakkı’ndan bahsetmesi çok şaşırtıcı olmasa gerek. Ayrıca Günyol’un da belirttiği gibi, Lafargue (1842–1911) bu hak üzerine yazan yegâne düşünür de değil. 1758 tarihli yazısında Rousseau’nun (1712–1778) dile getirdiklerine bir bakın;
Halkın, ekmeğini kazanmak için harcadığı zamandan başka zamanı yoksa, yazık. Ekmeğini sevinçle yiyebilmesi için de zamanı olması gerek. Yoksa, uzun süre kazanamaz olur ekmeğini. Halkın çalışmasını isteyen su adaletli ve iyiliksever Tanrı, onun dinlenmesini de ister. Doğa da halkın aynı zamanda çalışmasını ve dinlenmesini; didinmesini, ayni zamanda da haz duymasını ister. Çalışmaya karsı duyulan tiksinti, yoksul insanları çalışıp didinmekten daha çok bunaltır.
Metnin girişi, tembellik’ten ne anlamamız gerektiğine de işaret eder. Lafargue gerçekte insanı insanlıktan çıkaracak denli çok çalışmaya karşıdır, yoksa yan gelip yatmanın ateşli bir savunucusu değildir. O’na göre günde 3 saat çalışmak yeter!

Kapitalist uygarlığın egemen olduğu ulusların isçi sınıflarını garip bir çılgınlık sarıp sarmalamıştır. Bu çılgınlık, iki yüzyıldan beri, acılı insanlığı inim inim inleten bireysel ve toplumsal yoksunluklara yol açmaktadır. Bu çılgınlık, çalışma aşkı; bireyin, onunla birlikte çoluk çocuğunun yaşam gücünü tüketecek denli aşırıya kaçan çalışma tutkusudur.
Lafargue öncelikle çalışmanın ekonomistlerin düşünürlerin, din adamlarının ve ahlakçıların kalemiyle nasıl kutsandığını dile getiriyor Tembellik Hakkı’nda. Devamında, Fazla Üretimin Ardından Gelen başlıklı kısımda ise, ‘işçilerin çok çalışıp çok ürettikleri ve sonuçta ürettikleri malları tüketmek zorunda oldukları’ olgusunu kanıtlamaya girişiyor. Aynı zamanda, çalışma saatlerinin azaltılması, ödemelerin ve tatillerin artırılmasının üretkenliği güçlendirdiğini örnekleriyle anlatıyor.

Demek, isçi sınıfı kemerlerini sıkarak, aşırı tüketime yazgılı kentsoyluların göbeğini alabildiğine şişirmiştir.
Kentsoylu sınıfı, can sıkıcı çalışmasının acısını çıkarmak için, işçi sınıfından, yararlı üretime ayrılanlardan çok daha üstün olan işçileri uzaklaştırmış, ayırdıklarını da verimsizliğe, "üretimsizliğe" ve aşırı tüketime mahkûm etmiştir. Ama, bu yararsız insan sürüsü, doymak bilmez açgözlülüğüne karsın, çalışma dogmasının aptallaştırdığı işçilerin, tüketmeyi düşünmeden, tüketebileceklerin bulunabileceğini de akıllarına getirmeden, deliler gibi ürettiklerini tüketemez olmuşlardır.
İşçilerin, kendilerini öldürürcesine çalışma ve yokluk içinde sürünerek yaşama gibi çılgınlığı karşısında, kapitalizmin büyük üretim sorunu üretici bulmak ve onların gücünü iki katına çıkarmak değil, tüketici bulmak, isteklerini kamçılamak ve onlarda sahte gereksinimler yaratmaktır artık.
Yeni Müziğe Yeni Ses metnin son bölümü… İşçi sınıfına özüne dönmesini salık veriyor Lafargue:

Eğer işçi sınıfı, kendine egemen olan ve özünü alçaltan kusuru söküp atarak o korkunç gücüyle ayaklanır ve bunu kapitalist sömürüden başka bir şey olmayan "İnsan Hakları”nı, "Yoksulluk Hakkı”ndan başka bir şey olmayan "Çalışma Hakkı"nı istemek için değil de, her insana günde üç saatten fazla çalışmayı yasaklayan çelik gibi bükülmez bir yasa koymak için yaparsa, dünya, yaşlı dünya sevinçten titreye titreye, içinde yeni bir evrenin zıpladığını duyacaktır...
Ey tembellik, uzun süren sefilliğimize acı! Ey sanatların ve soylu erdemlerin anası tembellik, insan kaygılarına merhem ol!
Lafargue’ın bu temel metnini okumanızı şiddetle tavsiye ederim:) Vedat Günyol’un çevirisiyle de öyle güçlü ve öyle çarpıcı ki…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hayatın Mekaniği