21 Ocak 2009 Çarşamba

Çalışma saatleri ve işsizlik

Çalışma saatlerini azaltmak, istihdam sorununu belirsiz bir geleceğe ertelemeden halletmeye başlamanın yolu. Haftalık çalışmanın 45 saatten 35 saate çekilmesi, 1.6 milyon kişiye iş demek...


...İşsizliğin büyük bir sosyal problem olduğunun kabulü, hemen bugünden yeni iş imkânları yaratacak önerileri zorunlu hale getiriyor. Bütçeden yatırımlara yeterince kaynak ayrılmadığı, ayrılsa bile yeni yatırımların işsizliği azaltmaya yönelik sonuç doğurmasının çok uzun zaman alacağı açık.

O halde çözümü belirsiz bir geleceğe ertelemeden daha fazla insanı iş ve gelir sahibi yapmanın yolu, var olan işlerin çalışanlar arasında paylaştırılmasından geçiyor. Çalışma saatlerinin düşürülmesiyle var olan işlerin çalışanlar arasında paylaştırılması istihdamın artırılmasına imkân yaratır...


Örnekler ve sonuçlar

...Fransa örneğine bakınca çalışma saatlerinin düşürülmesinin istihdamı artırdığı görülüyor. Fransa'da 1970'lerde 44.7 saat olan haftalık çalışma süresi tedrici olarak 35 saate kadar düşürüldü. Fransa'da 1997'de 39 saatten 35 saate indirilen çalışma haftası, iktisatçı Michel Husson'a göre 1997-2001 arasında 500 bin civarında yeni iş imkânı yaratmış. 1,5 milyon civarında beklenen iş imkânının üçte bir oranında gerçekleşmesini Michel Husson 'çalışanların önemli bir kısmının bu uygulamadan yararlanamamasına' bağlıyor.

Peki haftalık yasal çalışma süresinin düşürülmesi Türkiye'de istihdama nasıl bir katkı yapar? 45 saat olan haftalık çalışma süresi diyelim ki 35 saate indirilirse kaç kişi iş imkâ-nına kavuşur? Sadece SSK'ya bağlı çalışanlar üzerinden ve diğer bütün değişkenleri ihmal ederek yapılan kaba bir hesapla karşımıza şöyle bir tablo çıkmakta:

SSK'nın 2003 yılı ve-rilerine göre zorunlu sigortalı sayısı yaklaşık 5,6 milyondur. 5,6 milyon sigortalı haftada 45 saat çalışarak (45x5.600.000) toplam 252.000.- 000 saat/hafta istihdam yaratmaktadır. Bu yaratılan haftalık toplam istihdam 35 saat çalışma üzerinden yapılmış olsaydı; (252.000.-000/35) 7,2 milyon kişinin çalışması gerekecekti. Demek oluyor ki haftalık çalışmanın 35 saate çekilmesi bir anda 1,6 milyon insan için yeni iş imkânı ortaya çıkacaktır. Kuşkusuz çalışma süresinde her bir saatlik azalma aynı ölçüde iş zamanı yaratma anlamına gelmez. Ancak bu hesaplama çalışma saatlerinin düşürülmesinin istihdama yapacağı katkı konusunda fikir verebilir.


Teknolojik olanaklar
Günümüzde çalışma saatlerinin düşürülmesi düne göre daha olanaklı. Çünkü teknolojide yaşanan gelişmeler, emeğin verimliliğinin artması, işgününün kısalması için yeni imkânlar sunmakta. Ne ki sermaye çevreleri ücretlerin düşüklüğünün sağladığı avantajla teknolojik yatırımları geciktiriyor. Köklü bir teknolojik dönüşüm yerine eskiyen, kullanılamayacak durumda olan makineleri yenileriyle değiştiren 'pasif yenileşmeyi' tercih ediyorlar. Çalışma saatlerinin düşürülmesi bir yönüyle teknolojik yatırımlara yönelmeyi de hızlandıracaktır.


Çalışma saatlerinin düşürülmesi Avrupa Sosyal Şartı'nın Türkiye'nin çekince koyduğu Adil Çalışma Koşulları hakkını içeren 2. maddesinde de yer almakta. Bu maddenin 1. fıkrasında 'verimlilik artışı ve ilgili diğer etkenler izin verdiği ölçüde haftalık çalışma süresinin zamanla azaltılmasını öngören makul günlük ve haftalık çalışma saatlerini sağlamayı' gerekli görüyor. Türkiye'nin Avrupa Sosyal Şartı'nda yer alan çekinceleri kaldırmasına ilişkin tasarı TBMM Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonu'nda görüşülüyor. Çalışma saatlerinin düşürülmesi konusunun yakın zamanda yeni bir gerekçeye kavuşması da ihtimal dahilinde.


Katma değerden pay
Çalışma saatleri düşürülsün denildiğinde ücretlerde bir indirim yapılıp, yapılamayacağı akla ilk gelen sorulardan biri oluyor. Bir sosyal politika önerisi olarak burada dile getirilen çalışma saatlerinin düşürülmesi, ücretlerde herhangi bir indirim olmadan düzenleme yapılması isteğini içermekte. Çünkü bugün için çalışanların yaratılan katma değerden aldıkları pay almaları gereken değil, toplusözleşme düzeni, antidemokratik yasalar, ekonomik koşullar, sendikaların gücü vb. faktörlerin etkilediği ortamda alabildikleridir.


Dolayısıyla ücretlerin düşürülmeden çalışma saatlerinin düşürülmesi talebi çalışanların insanca yaşama talebi olarak görülmeli. Çalışma saatlerinin kısalması sadece istihdamı arttırıcı, işsizliği ortadan kaldırıcı bir öneri olmakla sınırlı değil elbette. İşgünün kısalması, daha fazla serbest zamana sahip olunması, aynı zamanda çalışanların 'özgürleşmesinin' ellerinden alınan 'kendilerini geliştirme hakkına' kavuşmalarının koşulu. Eşit, adil, güvenli bir dünya için harcanan çabaların da önemli bir parçası. Çalışma saatlerinin düşürülmesi, çalışanları açlığa, sefalete iten, gelecek endişesi duyarak yaşamalarına yol açan işsizliğe karşı istihdamı hemen artırıcı bir öneridir.


Dünden bugüne kademeli olarak azalan çalışma saatlerinin değişimine bakınca gerçekleşemez bir öneri değil.


Yeter ki öneri, sosyal ve siyasal muhataplarını bulabilsin. Yeter ki milyonlarca insanın karşı karşıya bulunduğu, toplumun geleceğini tehdit eden sorun karşısında dile getirilen öneriler 'ekonomik açıdan akılcı değil' gibi klişe bir yaklaşımla tartışma dışı bırakılmasın. Yeter ki rakamların büyüme yoluyla işsizliğin önlenemediğini işaret ettiği bir ortamda kamusal politikalara duyulan ihtiyaç görmezden gelinmesin...


Zafer Aydın, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=146109

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hayatın Mekaniği