Kültürel muhafazakarlık aslında yaşamda yokluğu hissedilen tutarlılık duygusunun ifadesinden ibaret. Çünkü sürekli parçalanıp duran, hiç durmadan bozunan kurumlarda kişi kendi kimliğini ve yaşam öyküsünü oluşturamaz ve bu durum da sıklıkla tezahürünü muhafazakarlıkta bulur. Bu sürekli gerilim karşısıda kişinin dünyaya karşı tavırlarını içeren karakteri de aşınmaya uğrar. Sennett, uzun bir makale olarak kurgulanan kitabında bu karakter aşınmasını konu eder:
“Eski ingilizce kullananların, hatta antikçağ yazarlarının “karakter” kelimesinin anlamı konusunda hiçbir şüphesi yoktu: Karakter, kendi arzualrımıza ve diğer insanlarla aramızdaki ilişkilere yüklediğimiz etik değerdir. Horatius bir insanın karakterinin, onun dünyayla oaln bağlantılarıyla ilintili olduunu yazar. Bu anlamda “karakter”, insanın içinde beslediği ancek kimse tarafından gözlemlenemeyen arzu ve duyarlılıkları ifade eden “kişilik” adlı modern türevinden daha kapsayıcı bir terimdir.
Karakter, asıl olarak duygusal deneyimlerimizin uzun vadeli boyutu üzerine odaklanır. Karakter kendini, sadakat ve karşılıklı bağlılık, uzun vadeli bir hedef için çaba sarf etme ya da gelecekteki bir amaç uğruna bugünk kimi mükafatları erteleme şeklinde gösterir. Her birimiz, belirli bir anda yaşadığımız duygu karmaşasının içinden bazı duyguları seçer ve içimizde yaşatırız; yaşattığımız bu duygulara karakterimizi oluşturur. Karakter kendimizde değerli bulduğumuz ve başkalarının değer vermesini beklediğimiz kişisel özelliklerimizdir.
Sabırsız, mevcut ana odaklanan bir toplumda, hangi özelliğimizin kalıcı değer taşıdığına nasıl karar verebiliriz? Kısa vadeye kilitlenmiş bir ekonomide nasıl uzun vadeli hedeflere sahip olabiliriz? Her an parçalanan veya sürekli olarak yeniden şekillendirilen kurumlarda, karşılıklı sadakat ve bağlılık nasıl sürdürülebilir? Bunlar yeni, esnek kapitalizmin karakter konusunda karşımıza çıkardığı sorunlardır. (s.10-11)”
Yaşantının, dedelerimizin yapabildiği gibi gelecek kuşaklara aktarılabilecek ve mesellerle dolu bir anlatıya artık dönüşemiyor olmasının nedeni ve zamanda kırılma:
“Yeni kapitalizmin zaman boyutu, insanın karakteri ile bu karakterin süregiden bir anlatıya dönüşmesini engelleyen çılgın zaman deneyimi arasıdna bir çatışma yarattı.
Ancak bugünkü belirsizliğin garip yönü, bunun hiçbir korkunç tarihi felaket olmadan var olmasıdır (Sennett bir önceki paragrafta savaş veya açlık gibi felaketlerden bahseder a.ç.); belirsizlik güçlü kapitalizmin gündelik işleyişine sinmiştir. İstikrarsızlık normal durumdur. Schumpeter’in girişimci figürü, günümüzün sıradan insanı olarak sunuluyor. Karakterin aşınması belki de kaçınılmaz bir sonuç. “Uzun vade yok” anlayışı uzun vadede kişinin davranışını yolundan saptırıyor, güven ve sadakat bağlarını zayıflatıyor; iradeyle davranışı birbirinden koparıyor. (s.30)”
Rutin sıkıcıdır ancak bellek de zamansal ve mekansal bir kategori:
“Ulusların Zenginliği çok uzun bir kitaptır: Smith’in zamanında, yeni ekonomi taraftarları kitabın sadece dramatik ve umut dolu başlangıç kısmına atıfta bulundular. Oysa kitap ilerledikçe daha karanlık hale gelir: İğne fabrikası giderek uğursuz bir yere dönüşür. Smith, iğne imalatında, işlemleri parçalara bölmenin, iğne işçilerine saatler boyunca tek bir küçük işlem yaptırmak ve onları uyuşturucu ve sıkıcı bir işgününe mahkum etmek olduğunu fark etmişti. Rutin, belirli bir noktada zararlı hale gelmeye başlar. Çünkü insanoğlu kendi çabası üzerindeki kontrolünü yitirir; çalışma zamanı üzerindeki kontrolün yitmesi ise insanın zinen öldüğü anlamına gelir. (s.37)”
Karakter Aşınması, Richard Sennett, Ayrıntı yay.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder