16 Mart 2009 Pazartesi

Dört günlük hafta

İşin bir de çevre ile ilgili kısmı var. Aşağıda buna dair farklı bir yaklaşım bulabilirsiniz:

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İÇİN BİR ÖNERİ:
DAHA AZ ÇALIŞMAK


John de Graaf
http://www.worldchanging.com/archives/008143.html














Yaklaşık altı sene önce, özerk kamusal bir atık yönetim organizasyonu olan Wisconsin Geri Dönüşümcüler Birliği’nin yıllık toplantısında bulunmuştum. Aşırı çalışma ve aşırı tüketime odaklanan konuşmamın başlığı “Acele Giden Ecele Gider” idi. Katı atık toplayıcıları topluluğuna söylediğim şuydu: “toprak altındaki metan gazı birikimini azaltmak için çalışma sürelerini azaltın”.

Birleşik Devletler’deki çalışma süremizin uzunluğu için –ki yıllık olarak Batı Avrupa’dakinden 300 saatten fazladır- “konfor”umuzu sürdürmek için ürettiğimiz ağır fast-food ambalajlarını, tek kullanımlık gıvır zıvırı kanıt gösterdim. Dinleyicilere benimle konuşan çoğu insanın “geri dönüşümün bile çok fazla vakit aldığını” söylediklerini aktardım. Üstelik uzun çalışma sürelerimiz bizlere daha çok tüketim nesnesini üretme ve alma imkanı da sunmakta ve sonuçta daha büyük bir kaynak baskısı ve kaçınılmaz şekilde daha büyük atık yığınlarına yol açmakta.

Dinleyicilerden bazıları saptamalarıma katıldıklarını söyledi, ancak eminim ki çoğunluğu da benim biraz tuhaf olduğumu düşünmüştür. Artık gezegeni kurtarmak için çalışma sürelerinin kısılmasıyla ilgili önermeler daha zoraki bir hal almıştır.

Ben şahsen tüm yeşil teknoloji ve ve alternatif enerji stratejileriyle birlikteyim ancak bunlar tek başlarına küresel iklim değişikliğini durdurmaya ya da sürdürülebilir bir toplum yaratmaya yetmezler. Öyleyse düşünce çerçevemizin dışına çıkmaya ve yüzleştiğimiz tüm toplumsal ve ekolojik sistemin tamamını düşünmeye ihtiyacımız var. Sürdürülebilir bir toplum yaratabilmek için daha az çalışmalıyız, asıl ihtiyacımız olan şey ise: zaman.

AVRUPA-YAŞASIN FARK!

Uzun tatilleri ve daha az çalışma süreleri ile Avrupalılar açık ara Amerikalılardan daha sağlıklılar -50 yaş üzerinde kalp krizi, Tip2 diyabet, hipertansiyon ve kanser gibi kronik hastalıklarda oranlar yaklaşık yarı yarıya. Depresyon ve Anksiyeteden kaynaklı rahatsızlıklarda ise tam yarısı ve sağlık harcamaları için de yarısını harcamaktalar. Araştırmalar gösteriyor ki daha iyi sağlık koşullarının nedeni egzersiz, aile ve arkadaşlarla daha fazla vakit geçirme, daha az stres ve daha fazla uyku; tabii ki bunlar ancak daha fazla vakit ile mümkün.

Avrupalılar sadece kişisel sürdürebilirliği değil (daha fazla yaşıyorlar!) daha fazla çevresel sürdürülebilirliği de sağlıyor. Ortalama olarak hava kirliliğinin ve bizim ürettiğimiz katı atık ve sera gazları salınımına yol açan enerji ve üretimin sadece yarısını üretiyorlar; tamamı sadece daha basit bir hayat tarzını tercih ederek oluyor. Avrupalıların ortalama “ekolojik işgali” kişi başına 12 dönümken bu bizimkinin yarısı. Mükemmelikten belki uzaklar ancak ekolojiye olumsuz etkileri yine de bizimkinden çok daha az.

Aralık 2006’da Ekonomik ve Politik Araştırmalar Merkezinin bir çalışması Amerikalıların çalışma sürelerinin Avrupalılar seviyesine düşürülmesi durumunda enerji tüketiminde %26 gibi büyük bir miktarda ve Kyoto iklim değişikliği hedeflerine yaklaşan bir kesintinin mümkün olabileceğini gösterdi. Bu olağanüstü bir azalma. Bunu bir de temiz enerji teknolojilerini avantajları ve becerebildiğimiz diğer önlemlerle birleştirin.

Yapılan çalışmalar; çalışma sürelerini azaltarak Amerikalıların taşımacılıkta (daha çok zamanla birlikte Avrupadaki gibi yaya, bisikletli ve toplu taşıma) ve daha da önemlisi yan sanayi üretimi için harcadıkları enerjinin azaltılmasının, bu şekilde de Amerikalıların daha az para harcamalarının ve böylece daha az israfın ve daha az üretimin olabileceğini gösteriyor.

DÖRT GÜNLÜK HAFTA

Petrol fiyatlarının yükselmesine tepki olarak birçok firma haftada dört günlük çalışma süresine itibar etmeye başladı. Böylece, akaryakıt fiyat artışlarına ve trafik sıkışıklığına çözüm getirerek kar elde edebileceklerini düşünüyorlar. Ancak buradaki problem, kastettikleri günlük çalışma süresinin 10 saat olması. Fakat çoğu Amerikalı ailede her iki ebeveyn de çalışıyor ve böylece günlük stres günler boyu birikecek.

Aileler evleriyle ilgilenmek ve ev işlerini yapmak için daha az vakit ayırabilecek, beslenme düzenleri bozulacak ve bilhassa küçük çocuklu aileler bundan çok sert şekilde etkilenecekler –düşünsenize, günde 10 saat boyunca çocuğun bakımına ara vermek ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Ev ile iş arasında gidiş geliş süresinin azaltılması için bir baskı artacak (çalışma süreleri uzadığından) böylece ulaşımı hızlandıran, daha yüksek enerji harcayan (otomobil) taşıtlar kullanılarak evde geçirilen süre artırılmaya çalışılacaktır. Üstelik işlerdeki saatlik verimlilik de 8 saatin ardından başlayan yorgunlukla gözle görülür şekilde azalacaktır.

Sorunun gerçekçi çözümü haftada dört gün, günde 8 saat çalışmaktır. Toplam üretim bir miktar düşecektir fakat bu bizi daha sürdürülebilir hale getirecektir. Dört günlük hafta ile ev ile iş arasında harcanan enerjiden yapılan kazanç, hiçbir olumsuzluğa neden olmadan sağlanabilecektir. Enerji ve kaynak kullanımında önemli tasarruflar, sağlık problemlerinde ve sağlık giderlerinde düşüşler umabiliriz. Öyle ya da böyle bir kazançtan söz ediyorum. Yeni Amerikan Rüyası Merkezi’nin Maryland gönüllü çalışma grubu sadece 10 yıllığına haftada 32 saat çalışmanın verimlilik, yaratıcılık ve moral açısından işçiler için mükemmel sonuçları olduğunu gösterdi.

Çeviri: azcalis

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hayatın Mekaniği