Torstein Veblen Marksist olmadığı gibi Marx'ı öcü gibi gören liberaller arasında tutulan bir ekonomisttir. Ancak aslında Marksist teoride tariflenen burjuva sınıfına açıktan yaptığı eleştirisinde belki de Marksist terminolojiyi kullanmak istememesinden kaynaklı bir hassasiyetle burjuva sınıfı yerine "Aylak Sınıf"ı önerir. Aşağıda okuyacağınız satırlar Veblen'in türkçeye de çevrilmiş olan kitabı "The Theory of the Leisure Class"tan alıntılanmış olup kısaca Aylak Sınıfın kendisini görünür kıldığı Gösterişli Tüketim'in (conspicuous consumption) var olabilmesi için çalışan ve çalışmayı erdem olarak görmeye şartlandırılmış kitlelere ihtiyaç duyduğunu anlatır. Çalışmak zorunda olmayan, daha da ötesinde çalışmayı, emeği aşağılayıcı bulan bu kitle, kendileri yerine işleri yoluna koyacak, üretecek ve sermayelerini büyütecek kitlelere gereksinim duyacaktır. Bu ayrıcalıklı azınlığı beslemek ise insan aktivitelerinin genel tarifi olan eylemekten anlamını alan insan emeği ile değil ama hayatta kalabilmek için uzun mesai saatleri boyunca didinmek zorunda kalan milyonların "çalışması" ile mümkündür.
"Belirli bir aylak sınıfı olmayan toplumlar sosyal yapı ve hayatın işleyişi açısından da bir çok ortak özellik gösterir. Bunlar küçük gruplardır ve arkaik bir yapıya sahiptirler... Bu toplulukları farklı kılan, barışsever insan gruplarından oluşmuş olmalarıdır... Aylak sınıf, barışsever yapıdan savaşçı yapıya geçerken filizlenmeye başlıyor. Aylak sınıfın ortaya çıkması için:
- Yağmacı bir topluluk olması...
- Mesleklerde uzmanlaşmaya geçilmiş olması yani bazı mesleklerin değerli, bazılarının ise değersiz (hatta aşağılayıcı) olması gereklidir.
Yağmacı evrede düzgün olan, özellikle yağmacı evreyi takip eden çalışkanlığın yarı-barışçıl gelişme evresinin başlarında aylak hayat, parasal gücün en nihai kanıtıdır, ancak aylak beyefendinin belli bir refah içinde yaşayabilmesi şartıyla. Bu evrede servet en önce kölelerden oluşur; servet güç, en başta kişisel hizmetlerde görünür hale gelir. Böylece emekten bariz bir kaçınma, üstün parasal başarının geleneksel işareti ve saygınlığın göstergesi haline gelir; buna karşıt olarak üretici emeğin uygulanması yoksulluğun ve tabi olmanın işaretidir.
Emek daha erken bir kültürel safhadan miras eski gelenekler tarafından uygunsuz sayılmamış olsa dahi fakirliğin bir kanıtı olması dolayısıyla kaçınılmaz bir şekilde onursuzluk sayılacaktı. Yağmacı kültürün kadim geleneğinde üretici emek muktedir yaratılmış insanoğlun yakışmaz sayılıp skınılır.
Teoride aylak sınıf yağmacı kültürün başlangıcınan beri var olsa da, kurumun, yağmacı kültürden bir sonraki parasal safhaya geçerken yeni ve daha tamamlanmış bir anlam kazandığını belirtmek gerekir. Bu dönemden itibaren teoride olduğu kadar gerçekte de bir “aylak sınıf” doğmuştur. Tam anlamda bir “aylak sınıf” kurumunun tarihi bu noktada belirlenir.
Emekten kaçnma sadece şerefli ve takdire değer bir hareket sayılmakla kalmayıp aynı zamanda terbiyenin de gereği haline gelmiştir. Mülkü, servetin biriktirilmesinin ilk dönemlerinde saygınlığın temeli olarak görme ısarrı çk naif ve küstahçadı. Emekten kaçınma servetin geleneksel kanıtıdır... Bu arada üretici emek aynı anda ve benzer bir süreçte çif anlamlı bir ifadeyle özünde değersizlik kazanır.
İnce görgü kurallarına uzun süredir alışkın olan hassas ve duyarlı kişilerde emeğinden utanç öyle güçlüdür ki ciddi bir durumda kendini sakınmak için bile emek harcamaktan kaçınabilirler. Mesela söylendiğine göre Polinezyalı kabile reisleri töreye uygun davranma stresi altında yemeklerini kndi ağızlarına götürmektense açlıktan ölmeyi tercih ederlermiş. Fransa krallarıdan birisi için anlatılan hikayeye göre de, görevi hazretin sandalyesini çekmek olan hizmetçinin yokluğunda kral, şöminenin karşısında şikayet etmeden oturmuş ve kraliyet temsilcisi iyileşemeyecek kadar yanmıştır."
Torstein Veblen, Aylak Sınıfın Teorisi, Babil yay.
8 Temmuz 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)