

Marx'ın ekonomi politik eleştirisine dokunmadan çalışma (üretim)-çalışma olmayan (faydasız uğraş alanı) ayrımının tamamen örttüğü öğretilen yaşantılarımız üzerine bir şey söylememiz imkansız. Faaliyetlerimiz faydanın ve üretimin kriterlerince belirlendiği müddetçe “boş vakit”lerimiz dahi paradigmanın bir parçası. Bugün ekonomi politiğin (Kapitalizmin) bize adeta muştularcasına pompaladığı da işte bu mit.
Fakat fayda temelli insani faalitetin yani emeğin Marx’taki yeri de el üzerinde değil mi? Evet ancak temel bir farkla: Marx’ın sınıf temelli paradigmasında baş rolü oynayan işçi sınıfının nişanesi olan “emek” (ve bağlı olarak üretim ve fayda) üretimin (production) hammaddelerinden biri olarak üretimle paralel şekilde ve sürekliliği asla kesintiye uğramaksızın (nefes alıp vermek gibi yani, şöyle diyor Marx el yazmalarında: “komünist toplumun bir üst evresinde... yani çalışma yalnızca bir yaşama aracı değil temel bir yaşamsal gereksinim haline geldiğinde”) devam eden bir süreç, bir temel yapı taşı iken, yüzyıldan uzun süredir devam eden sendikal direniş ve kapitalistin buna olan düşmanlığının ardında yatan “verimlilik” derdi için de o kadar kamburdur (otomasyon teknolojilerindeki gelişimin de payıyla artan işten çıkarmalar).
Bu hassas konuya elbette ki burada kestirmeden bir yanıt aramaya ve bir yargıya ulaşmaya kalkışmayacağız ancak J.Baudrillard’ın “üretim fantazmı”na ve daha da ötesinde Marx’ın ekonomi politik eleştirisine olan cepheden karşı çıkışına tanıklık etmenin faydalı olacağını da düşünmekteyiz. Baudrillard’ın “Üretimin Aynası” adlı kitabından yukarıda alıntılanacak kısımlar ise bahsedilen bu çatışmadan çok, çalışma ahlakına olan yaklaşımından ve daha az çalışmanın gerekliliğini bizce yetkin bir şekilde gözler önüne sermiş olduğu için seçilmiştir. Daha sonraki iletilerde parça parça yeniden dönülecek kitaptan yapılacak diğer alıntılar ise konuya paralel diğer aforizma öbekleri olacaktır. İyi okumalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder